Çeviriler Sureler
TÜRKÇE, E.HAMDi YAZIR

10 - Yunus

Bismillahirrahmanirrahim

 
1Elif, Lam, Ra. İşte bunlar, o hikmetli kitabın ayetleridir.
 
2İnsanlar için, içlerinden bir ere: "Bütün insanları uyar ve iman edenleri müjdele; kendileri için Rablerinin katında yüce bir mertebe var!" diye vahyedişimiz hiç duyulmadık şaşılacak birşey mi oldu ki, kafirler: "Kesinlikle bu bir sihirbazdır!" dediler.
 
3Rabbiniz O Allah'tır ki, gökleri ve yeri altı günde yarattı, sonra Arş'ı hakimiyeti altına aldı. O'nun izni olmadan hiçbir şefaatçi şefaat edemez; işte Rabbiniz bu vasıfların sahibi olan Allah'tır! O halde O'na ibadet ediniz! Artık düşünmez misiniz?
 
4Dönüşünüz hep O'nadır! Allah'ın va'di haktır. Çünkü O, yoktan var ediyor, sonra iman edip iyi işler yapan kimseleri adalet ölçüsü ile mükafatlandırmak için, geri döndürecektir. Küfredenlere ise inkarda bulunmaları yüzünden kaynar sudan bir içecek ve acı bir azap vardır.
 
5Güneşi ışık kaynağı, ayı parlak ve yılların sayısını ve hesabını bilmeniz için ona menzil menzil miktarlar belirleyen O'dur. Allah, bunu ancak hak hikmetle yarattı. Anlayacak bir kavim için ayetleri ayrıntılı olarak açıklıyor.
 
6Gece ile gündüzün birbiri ardınca değişip durmasında ve Allah'ın göklerde ve yerde yarattıklarında sakınan bir kavim için elbette birçok deliller vardır.
 
7Bize kavuşmayı arzu veya ümit etmeyip, dünya hayatına razı olup onunla yetinenler ve Bizim ayetlerimizden gafil olanlar,
 
8İşte bunların, kazandıklarının karşılığı olarak varacakları yer ateştir!
 
9Ama iman edip güzel ameller işleyen kimseleri, imanları sebebiyle, Rableri hidayete erdirir. Naim cennetleri içinde altlarından ırmaklar akar.
 
10Oradaki duaları: "Münezzehsin her türlü eksikliklerden Allah'ım!" ; sağlık dilekleri: "Selam!" ; dualarının sonu da: "Alemlerin Rabbı olan Allah'a hamdolsun!" olacaktır.
 
11Eğer Allah, insanlara şerri, hayrın gelmesini istemekte acele ettikleri gibi, çabuklaştırsaydı, ecellerini kendilerine getiriverirdi. Fakat Bize kavuşmayı arzu etmeyenleri bırakırız, azgınlıkları içinde körü körüne giderler.
 
12İnsana bir sıkıntı dokunduğu vakit, gerek yan yatarken gerek otururken, gerek dikilirken, Bize dua eder durur; kendisinden sıkıntısını gideriverdik mi sanki kendisine dokunan o sıkıntı için Bize yalvarmamış gibi geçer gider. İşte o müsriflere yaptıkları işler, böylece güzel gösterilmektedir.
 
13Andolsun ki, Biz sizden önceki yüzyılların nesillerini, kendilerine peygamberleri açık deliller ile geldikleri halde, zulmettikleri ve iman etme ihtimalleri kalmadığı vakit helak ettik. İşte suçlu kavimleri böyle cezalandırırız.
 
14Sonra onların ardından sizi yeryüzünde halifeler yaptık ki, bakalım nasıl ameller işleyeceksiniz.
 
15Böyle iken ayetlerimiz birer açık delil olarak karşılarında okunduğu zaman Bize kavuşmayı arzu etmeyenler: "Bundan başka bir Kur'an getir veya bunu değiştir!" dediler. De ki: "Onu kendiliğimden değiştirmem benim için olacak şey değildir! Ben ancak bana vahyolunana uyarım. Rabbime isyan edersem şüphesiz büyük bir günün azabından korkarım."
 
16De ki: "Eğer Allah dileseydi ben onu size okumazdım, hiçbir şekilde de size onu bildirmezdi. Bilirsiniz ki, ben sizin içinizde bundan önce bir ömür boyu durdum. Artık bir kere olsun aklınıza baş vurmaz mısınız?"
 
17Artık Allah'a bir yalanı iftira eden veya O'nun ayetlerine yalan diyenden daha zalim kim olabilir? Şüphe yok ki, suçlular kurtuluşa eremez.
 
18Allah'ı bırakıyorlar da kendilerine ne zarar, ne de fayda vermeyecek şeylere tapıyorlar ve: "Ha, onlar bizim Allah yanında şefaatçılarımız!" diyorlar. De ki: "Siz Allah'a göklerde ve yerde bilmediği birşey mi haber vereceksiniz?" Haşa! O, onların ortak koştukları şeylerin hepsinden münezzeh, yüksek çok yüksektir.
 
19İnsanlar birtek ümmet idi, sonra ayrılığa düştüler, eğer Rabbinden daha önce geçmiş bir hüküm olmasaydı, ihtilaf edip durdukları şeyler hakkında şimdiye kadar aralarında hüküm verilmiş, bitmiş olurdu.
 
20-Bir de: "Ona Rabbinden bambaşka bir mucize indirilse ya!" diyorlar. Sen de de ki: "Gayb ancak Allah'a aittir! Bekleyin, ben de sizinle beraber bekleyenlerdenim!"
 
21nsanlara dokunan bir sıkıntıdan sonra, bir rahmet tattırdığımız zaman, ayetlerimiz hakkında derhal bir hileye girişirler. De ki: "Allah'ın mukabelesi daha çabuktur!" Haberiniz olsun ki, elçilerimiz olan melekler yaptığınız hileleri yazıp duruyorlar!
 
22-O'dur sizleri karada ve denizde gezdiren; hatta gemilerde bulunduğunuz ve içindekileri alıp hoş bir esinti ile akıp gittikleri ve tam onunla keyiflendikleri sırada ona şiddetli bir fırtına gelir çatar, her yerden onlara dalga gelmeye başlar ve tamamen kuşatılıp bittiklerini sanırlar; işte o vakit dine sarılarak, Allah'a tam bir ihlas ile dua eder ve: "Eğer bizi bundan kurtarırsan hiç şüphesiz şükreden kullarından oluruz!" derler.
 
23Derken, onları kurtardığı vakit, kurtulur kurtulmaz yeryüzünde haksız olarak azgınlığa başlarlar. Ey insanlar, bu azgınlığınız sadece kendi zararınızadır; o alçak hayatın biraz zevkini sürersiniz, sonra döner bize gelirsiniz, biz de bütün yaptıklarınızı size haber veririz.
 
24O dünya hayatının misali, ancak gökten indirdiğimiz bir su gibidir ki, onunla yeryüzündeki otlar, insan ve hayvanların yediği bitkiler birbirine karışmıştır. Nihayet yeryüzü zinetini takınıp süslendiği ve sahipleri de onun üzerinde kendilerini güçlü sandığı bir sırada geceleyin veya gündüzün ona emrimiz gelivermiş, bir anda ona öyle bir tırpan arıvermişizdir ki, sanki dün orada hiçbir şenlik yokmuş gibi oluverir. İşte düşünebilecek bir kavim için ayetlerimizi böyle açıklıyoruz.
 
25Allah selam yurduna (cennete) çağırıyor ve dilediğine de bir doğru yola hidayet buyuruyor.
 
26İyi işler yapanlara daha güzeli; bir de fazlası var; yüzlerine ne bir kara bulaşır, ne de aşağılık. Onlar cennet ehli, hep orada ebedi kalacaklardır.
 
27Kötülükler kazanmış olanlara gelince, kötülüğün cezası misliyledir ve onları aşağılık kaplar; Allah'tan kendilerini kurtaracak yoktur; sanki yüzleri gece parçalarından kaplanmış kapkaranlık! Onlar cehennem ehli olup hep orada ebedi kalacaklardır.
 
28O gün ki hepsini mahşere toplayacağız, sonra şirk koşanlara: "Haydi yerinize! Siz ve ortaklarınız!" diyeceğiz. Artık aralarını açmışızdır. Ortakları da: "Siz bize tapmıyordunuz!
 
29Şimdi sizinle bizim aramızda şahit olarak Allah yeter! Doğrusu sizin ibadetinizden bizim asla haberimiz yoktu!" diyecekler.
 
30İşte burada herkes geçmişte yaptığını deneyecek ve hepsi gerçek mevlaları olan Allah'a döndürülmüş ve uydurdukları şeyler kendilerinden kaybolup gitmiş olacaktır!
 
31De ki: "Size gökten ve yerden kim rızık veriyor? O kulak ve gözlerin sahibi kim? Kim ölüden diriyi çıkarıyor, diriden de ölüyü çıkarıyor? Kim bütün işleri düzenliyor?" Hemen diyecekler: "Allah!" De ki: "O halde (O'nun azabından) sakınmaz mısınız?
 
32İşte O Allah sizin gerçek Rabbinizdir. Gerçeğin ötesinde sapıklıktan başka ne vardır? O halde (sapıklığa) nasıl çevriliyorsunuz?
 
33Öyle büsbütün yoldan çıkmış fasıklara Rabbinin sözü şöyle gerçekleşti: "Onlar artık imana gelmezler!"
 
34De ki: "Sizin ortak koştuklarınız arasında, önce yaratıp (öldükten) sonra tekrar varlığa çeviren biri var mı?" De ki: "Allah mahlukatı yoktan yaratır, (öldükten) sonra çevirip yine yaratır. Artık nasıl saptırılıyorsunuz?"
 
35De ki: "Sizin ortak koştuklarınız arasında doğru yola hidayet eden biri var mı?" De ki: "Allah doğru yola hidayet eder. O halde doğru yola hidayet eden mi uyulmaya layıktır yoksa hidayet olunmadıkça kendi kendine onu bulamayan mı? O halde ne oluyorsunuz? Nasıl hüküm veriyorsunuz?"
 
36Bununla beraber onların çoğu, sadece biz zan peşinde gider, ama zan gerçek adına hiçbir şey ifade etmez! Şüphesiz Allah onların ne yaptıklarını çok iyi biliyor.
 
37Bu Kur'an Allah'tandır, başkası tarafından uydurulamaz, ancak o, önündekini doğrulayan ve o Kitab'ı açıklayıcı olarak alemlerin Rabbi tarafından indirilmiştir, bunda hiç şüphe yoktur!
 
38Yoksa: "Onu uydurdu!" mu diyorlar? De ki: "Öyle ise, haydi onun gibi bir sure getirin ve Allah'tan başka kime gücünüz yeterse çağırın, eğer sözünüzde sadık iseniz bunu yapın!
 
39Hayır, onlar anlamını kavrayamadıkları ve yorumu kendilerine hiç gelmemiş olan birşeye yalan dediler; bunlardan önce gelip geçenler de böyle yalanlamışlardı; ancak bak zalimlerin sonu nasıl oldu!
 
40İçlerinden buna inanacaklar da var, inanmayacaklar da var! Rabbin o fesat çıkaranları en iyi bilendir!
 
41Eğer sen yalan söylüyorsun diye ısrar ederlerse de ki: "Benim işlediğim bana, sizin işlediğiniz de size! Siz benim işlediğimden uzaksınız; ben de sizin işlediğinizden uzağım!"
 
42İçlerinden seni dinlemeye gelenler de var; ama akılları da yokken sağırlara sen mi duyuracaksın?
 
43İçlerinden sana bakanlar da var; ama basiretleri de yokken sen mi hidayet edeceksin?
 
44Muhakkak Allah insanlara zerre kadar zulmetmez, ama insanlar kendilerine zulmediyorlar.
 
45Sanki gündüzün bir saatinden fazla kalmamışlar gibi hepsini mahşere sevkedeceği gün aralarında tanışacaklar! Allah'ın huzuruna çıkacaklarını yalanlayıp da doğru yolu tutmamış olanlar şüphesiz zarara uğramış olacaklar.
 
46Onlara va'dettiğimizin bir kısmını sana hemen göstersek de yahut senin ruhunu alsak da onların dönüşü Bizedir. Sonra Allah onların ne yapacaklarına da şahittir!
 
47Her ümmetin bir peygamberi vardır; o peygamberleri gelince aralarında adaletle hüküm verilir, hiçbirine zulmedilmez
 
48"Ne zamandır bu va'dedilen (azap); eğer doğru söylüyorsanız?" diyorlar. De ki: "Ben Allah'ın dilediğinin dışında kendi kendime ne bir yarar, ne de bir zarara malikim!" Her ümmetin bir eceli vardır; ecelleri gelince artık bir an geride kalamazlar, ileri de gidemezler.
 
49De ki, "Ben, Allah'ın dilediğinin dışında kendi kendime ne bir zarar ne bir fayda verebilirim". Her ümmetin bir eceli vardır. Ecelleri gelince artık ne bir an geri, ne bir an ileri gidebilirler.
 
50De ki: "Ne dersiniz, şayet O'nun azabı size yatarken veya gündüzün gelecek olsa, suçlular bunlardan hangisinin hemen gelmesini isterler?"
 
51Bu azap meydana geldikten sonra mı ona iman edeceksiniz? Yoksa şimdi mi? Halbuki siz onun acele gelmesini istiyordunuz?
 
52Sonra o zulmedenlere denilecek ki: "Tadın bakalım o sonsuz azabı! Vaktiyle kazandığınızın dışında bir sebeple cezalandırılacak da değilsiniz?"
 
53"Sahi doğru mu bu?" diye senden soruyorlar. De ki: "Evet, Rabbime yemin ederim ki, o dosdoğru ve siz, bundan yakayı kurtaramazsınız.
 
54Zulmetmiş olan herkes bütün yeryüzüne malik olsaydı, azabı gördükleri zaman hepsi içten içe pişmanlık duyarak kendisini kurtarmak için onu feda ederdi; fakat aralarında hüküm adalet ile imza edilmiştir, hiçbirine zulmedilmez!
 
55Uyan! Göklerde ve yerde ne varsa Allah'ındır. Uyan! Allah'ın va'di muhakkak gerçektir; ne var ki çoğu bilmezler.
 
56O hem diriltir, hem de öldürür ve hep döndürülüp O'na götürüleceksiniz!
 
57Ey insanlar, işte size Rabbinzden bir öğüt, gönüller derdine bir şifa ve mü'minler için bir hidayet ve rahmet geldi.
 
58De ki: "Allah'ın lütfuyla, rahmetiyle; yalnızca O'nunla sevinç duyun! O, onları toplayıp durduklarından hayırlıdır!"
 
59De ki: "Baksanıza Allah sizin için rızık olarak neler indirdi de siz ondan bir kısmını haram, bir kısmını da helal yaptınız!" De ki: "Size Allah mı izin verdi, yoksa Allah'a iftira mı ediyorsunuz?"
 
60Yalanı Allah'a iftira edenler kıyamet gününü ne sanıyorlar? Muhakkak Allah insanlara karşı lütuf sahibidir, ancak çoğu bunu bilmezler.
 
61Hangi durumda bulunsan, Kur'an'dan her ne okusan ve her ne iş yapsanız, siz ona dalıp coşarken Biz üzerinizde şahidiz. Rabbinden ne yerde, ne gökte zerre kadar; ondan ne küçük, ne büyük hiçbir şey kaçmaz. Bunların hepsi apaçık bir Kitaptadır.
 
62Uyan! Allah dostlarına ne korku vardır, ne de onlar mahzun olurlar!
 
63Onlar ki Allah'a iman edip, takva ile kötülüklerden korunur dururlar.
 
64Onlara dünya hayatında da ahirette de müjde vardır. Allah'ın sözlerinde değişme yoktur; İşte bu büyük kurtuluş!
 
65Ötekilerin lafları seni üzmesin! Çünkü güç ve kuvvet Allah'ındır. O, hepsini işitiyor, hepsini biliyor!
 
66Uyan! Göklerde kim var ve yerde kim varsa hepsi Allah'ındır! Allah'tan başkasına tapanlar dahi, ortakların tebeası olmazlar; ancak zanna uyar ve sadece kendi mızraklarıyla ölçer yalan uydurup söylerler.
 
67O'dur, içinde durup dinlenesiniz diye sizin için geceyi meydana getiren, gündüzü de göz açıcı yapan! Elbette bunda işitebilecek bir kavim için birçok ibretler vardır!
 
68Dediler ki: "Allah çocuk edindi!" Haşa! O, münezzehtir! O, müstağnidir! Göklerde ve yerde ne varsa hepsi O'nundur! Elinizde o iddiayı destekleyen hiçbir delil yoktur! Allah hakkında bilmediğiniz şeyleri mi söylüyorsunuz?
 
69De ki: "Allah'a karşı yalan uyduranlar elbette felah bulmazlar.
 
70Dünyada (ki nasipleri) cüz'i bir zevk, sonra dönüşleri Bizedir; sonra da Biz onlara, inkar ettiklerinden dolayı, azabı tattıracağız!
 
71Bir de onlara Nuh'un kıssasını oku: Bir vakit kavmine demişti ki: "Ey kavmim, eğer benim aranızda duruşum ve Allah'ın ayetlerini hatırlatışım size ağır geliyorsa, bilin ki, ben Allah'a güvenip dayanmışımdır, artık siz ve ortaklarınız her ne yapacaksanız, toplanıp bütün azminizle karar veriniz; sonra yapacağınız sizi asla tasaya da düşürmesin. Sonra da bana ne yapacaksanız yapın ve elinizden gelirse, bana bir an göz de açtırmayın!
 
72Eğer yüz çevirirseniz, ben de sizden ücret istemedim ya! Benim mükafatım ancak Allah'a aittir. Ve ben O'nun birliğine boyun eğen müslümanlardan olmakla emrolundum!"
 
73Buna rağmen yine ona yalan söylüyorsun, dediler. Biz de onu gemide kendisiyle beraber olanları kurtarıp, onları yeryüzünün halifeleri yaptık; ayetlerimizi inkar edenleri ise suda boğduk. Bak işte uyarılanların akibeti nasıl oldu?
 
74Sonra onun arkasından birçok peygamberleri kavimlerine gönderdik; onlara açık mucizelerle vardılar, fakat önce yalan dediklerine yine de bir türlü inanmak istemediler. İşte Biz sürekli haddi aşanların kalplerini böyle mühürleriz.
 
75Sonra bunların arkasından Musa ile Harun'u Firavun ve cemaatine gönderdik. İman etmeyi kibirlerine yediremediler. Zaten onlar suçlu bir toplum idiler.
 
76Tarafımızdan kendilerine hak gelince, "Muhakkak bu açık bir sihir!" dediler.
 
77Musa dedi ki: "Size bir gerçek gelince böyle mi konuşuyorsunuz; bu sihir midir?" Halbuki sihirbazlar kurtuluşa erişemezler.
 
78Dediler ki. "Sen bizi atalarımızın yolundan vazgeçirip bu yerde devlet ikinizin olsun diye mi geldin? Biz ikinize de inanmayız!"
 
79Firavun da: "Bana bütün bilgiç büyücüleri getirin!" dedi.
 
80Bunun üzerine büyücüler gelince Musa onlara: "Ne atacaksanız ortaya siz atın!" dedi.
 
81Attıklarında Musa dedi ki: "Bu sizin yaptığınız sihirdir. Muhakkak Allah onu iptal edecektir. Şüphesiz ki, Allah fesatçıların işini düzeltmez."
 
82Allah kendi sözleriyle gerçeği ispat eder, suçlular hoşlanmasalar bile.
 
83Özetle, Firavun ve adamlarının belası korkusundan önceleri Musa'ya -kavminin bir kısmından başka- iman eden olmadı; çünkü Firavun o yerde çok üstün ve çok aşırı giden taşkınlıklardan idi.
 
84Musa da: "Ey kavmim, siz gerçekten Allah'a iman ettiyseniz, O'nun birliğine samimiyet ile teslim olmuş müslümanlar iseniz, artık O'na güvenin!" dedi.
 
85Onlar: "Biz Allah'a güvendik.Ey Rabbimiz, bizi o zalim kavmin fitnesine düşürme!
 
86Ve rahmetinle bizi o kafir kavimden kurtar!" dediler.
 
87Biz de Musa ile kardeşine şöyle vahyettik. "Kavminiz için Mısır'da bir takım evler hazırlayın, evlerinizi kıble tarafına yapın ve namaz kılın! Bir de mü'minleri müjdele!
 
88Musa dedi ki: "Ey Rabbimiz,sen Firavun'a ve adamlarına,dünya hayatında zinet, ihtişam ve nice nice mallar verdin; ey Rabbimiz, yolundan saptırsınlar diye mi? Ey Rabbimiz, mallarını sil, süpür ve sıktıkça sık ki,o acı azabı görmedikçe iman etmeyecekler."
 
89Allah buyurdu ki: "Peki duanız kabul olundu, siz yine doğru ve dürüst olmaya devam edin ve kendini bilmeyenlerin yoluna uymayın!"
 
90Derken İsrail oğullarını denizden geçirdik. Firavun askerleriyle takip ve taarruz etmek için derhal arkalarına düştü. Sonunda boğulma kendini sıkboğaz edince: "İnandım, gerçekten de İsrail oğullarının iman ettiği Allah'tan başka tanrı yok, ben de O'na teslimiyet gösterenlerdenim!" dedi.
 
91"Ha! Şimdi mi? Halbuki bundan önce isyan etmiştin ve fesatçılardan idin.
 
92Biz de bugün seni bedeninle bir tepeye atacağız ki, arkandan geleceklere bir ibret olasın!" Ne var ki insanların birçoğu ayetlerimizden cidden gaflettedirler.
 
93Gerçekten İsrail oğullarını çok güzel bir yurda yerleştirdik ve hoş nimetlerden rızıklandırdık. Sonunda görüş düşmeleri de kendilerine ilim (Kur'an) geldikten sonra oldu. Şüphe yok ki, ayrılığa düştükleri şeylerde, Rabbin kıyamet günü aralarında hükmünü verecektir.
 
94Şimdi şu sana indirdiğimiz şeylerde faraza şüphe edecek olursan, senden önce kitap okuyanlara sor! Andolsun ki, sana Rabbinden gerçek geldi, sakın şüphe edenlerden olma!
 
95Ve sakın Allah'ın ayetlerini inkar edenlerden olma ki, hüsrana düşenlerden olmayasın!
 
96Doğrusu aleyhlerinde Rabbinin hükmü gerçekleşmiş olanlar imana gelmezler,
 
97(evet imana gelmezler) -kendilerine her türlü mucize gelse bile- o acı azabı görecekleri ana kadar.
 
98Keşke o vakit iman edip de imanları kendilerine fayda vermiş bir memleket olsaydı? Ancak Yunus'un kavmi iman ettikleri vakit, dünya hayatında o rüsvaylık azabını kendilerinden açmış ve belirli bir zamana kadar onları faydalandırmıştık.
 
99Eğer Rabbin dileseydi, yeryüzünde kim varsa hepsi toptan iman ederlerdi. O halde insanları hep mü'min olsunlar diye sen mi zorlayacaksın?
 
100Allah'ın izni olmadıkça hiç bir kimsenin iman etmesi mümkün değildir. Akıllarını güzelce kullanmayanları Allah pislik içinde bırakır!
 
101De ki: "Bir bakın neler var göklerde ve yerde! Fakat o deliller, o uyarılar iman etmeyecek bir kavme ne fayda sağlar ki!
 
102Onun için, onlar ancak kendilerinden öncekilerin günleri gibi bir gün mü gözlüyorlar? De ki: "Gözleyin ben de sizinle beraber gözleyenlerdenim!"
 
103Sonra Biz, peygamberlerimizi ve iman edenleri kurtarırız; işte Biz böyle üzerimize düşen bir görev olarak mü'minleri kurtarırız.
 
104De ki: "Ey insanlar, benim dinimden şüphe ediyorsanız, haberiniz olsun ki ben sizin Allah'tan başka taptıklarınıza tapmam. Ben ancak sizin canınızı alacak olan Allah'a kulluk ederim ve ben mü'minlerden olmakla emrolundum!"
 
105Bir de tevhid inancı içinde hak dine yönel ve sakın müşriklerden olma!
 
106Ve Allah dışında, sana fayda ve zarar veremeyecek şeylere perestiş etme (tapma)! Eğer bunu yaparsan o zaman hiç şüphesiz sen kendine zulmedenlerden olursun!
 
107Ve eğer Allah sana bir keder dokunduracak olursa, onu O'ndan başka açacak yoktur; ve eğer O, sana bir hayır dilerse o zaman da O'nun lütfunu reddedecek yoktur. O, lütfunu kullarından dilediğine nasip eder. O çok bağışlayan, çok merhamet edendir.
 
108De ki: "Ey insanlar, işte size Rabbinizden hak geldi. Artık hidayeti kabul eden kendi nefsi için kabul etmiş olur; sapkınlık eden de kendi aleyhine sapmış olur. Ve ben sizin üzerinize vekil değilim."
 
109Sana ne vahyolunursa ona uy ve Allah hükmünü verinceye kadar sabret; hakimlerin en hayırlısı O'dur!
 
 
ReadTheQuran.org